Sempre
caro mi fu quest'ermo colle,
e questa siepe, che da tanta parte
dell'ultimo orizzonte il guardo esclude.
Ma sedendo e mirando, interminati
spazi di là da quella, e sovrumani
silenzi, e profondissima quiete
io nel pensier mi fingo; ove per poco
il cor non si spaura. E come il vento
odo stormir tra queste piante, io quello
infinito silenzio a questa voce
vo comparando: e mi sovvien l'eterno,
e le morte stagioni, e la presente
e viva, e il suon di lei. Così tra questa
immensità s'annega il pensier mio:
e il naufragar m'è dolce in questo mare.
*
Hoşlanırım
oldum olası bu ıssız tepeden, bu çitten,
birçok
yerinden en uzaktaki
ufkun
görüntüsünü yok eden gözumden.
Ama
durup bakarken ardındaki bitmez
tükenmez
boşluklara, insanötesi sessizlik,
sınırsız
huzura; dalıp giderim düş
dünyama;
duracak gibi olur kalbım orada.
Ne
ki, duyar duymaz hışırtı sesini
yaprakların
rüzgarda ölçerim o sonsuz
sessizliği
bu sese oranla: Bir yandan
ölümsüzlük
gelir aklıma, bir yandan ölü
mevsimler;
yaşanmakta olan güncel ve
ardından
yaşananların yankısı. Dalarken bu
sonsuzluğa
düşüncelerim, keyif alırım bu
denizde,
batan gemide olmaktan.
Tratto da “Şarkılar” – Negdet Adabağ - Gündoğan
Tradotto in turco da Negdet Adabağ - Türkçeye çeviren Negdet Adabağ